Klasik Fıkıh Eserlerinde Niyetin Talâka Etkisi
Authors : Ramazan ARAZ
Pages : 429-457
Doi:10.18498/amailad.1262288
View : 98 | Download : 32
Publication Date : 2023-06-30
Article Type : Research Paper
Abstract :Gerek klasik mezhepler arasında gerekse bu mezheplerin kendi içinde niyetin talâka etkisi çeşitli açılardan tartışmalara konu olmaktadır. Bu ihtilafların başında niyetin hangi şartlarda talâka etki edeceği ve bu talâkın sıfatının ne olacağı meselesi gelmektedir. Diğer bir ihtilaf konusu da niyetin talâkın sayısına hangi şartlarda ve ne şekilde etki edeceği ile ilgilidir. Talâk manasında kullanılan lafızların sarih veya kinâyeli olması, zikri geçen üç ihtilaflı meseleye doğrudan etki etmektedir. Mezhepler arasında istisnaları bulunmakla beraber, genel olarak niyet sarih talâk lafızlarında kazâen itibara alınmazken belli şartlarda diyâneten itibara alınmaktadır. Zifafta bulunulmuş zevcelerin sarih lafızlarla boşandığında gerçekleşen talâkın ric‘î sıfatlı olacağı mezhepler arasında genel kabul görmüştür. Bununla beraber talâkı niyet etmeden kullanılan bu ifadelerin fıkhi sonuçları hakkında bazı ihtilaflar bulunmaktadır. Sarih lafızlarla vaki olan talâkın adedinde ise niyet, istisnalar ve bazı ayrıntılar olmakla beraber genel olarak itibara alınmaktadır. Kinâyeli lafızlar kullanılarak yapılan talâkta niyetin etkisi mezhepler arasında oldukça fazla ihtilafa konu olmuştur. Fıkıh alimleri evlilik akdini kocanın, karısından meşru ölçüde istifade etme hakkına malik olduğu bir akit olarak görmektedir. ‘Kişi sahip olduğu bir hak mülkiyeti üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunabilir’ genel kaidesine göre koca sahip olduğu bu hakkı isterse derhal ıskat edebilir. Bir ıskat tasarrufu olarak talâkı incelemeye aldığımızda; zifaftan önce veya muhâlea yoluyla sarih lafızlarla gerçekleşen talâkın bâin olması ve bu sebeple eşler arasında derhal beynûnetin gerçekleşmesi bu genel kaideye mutabıktır. Bununla beraber zifaftan sonra talâk lafzıyla yapılan talâkın ric‘î olması nass ile sabittir. Ric‘î talâkta kocanın karısına tekrar nikah akdine gerek olmaksızın geri dönmesi gibi bazı hakların sağlandığı dikkate alındığında bunun söz konusu genel kıyasa muhalif olarak vaz‘ edildiği gözükmektedir. Bu meseleye birçoğu beynûnet manası taşıyan kinâyeli lafızlarla yapılan boşama açısından bakıldığında, bu lafızların kendisine kıyas edilebileceği bir genel kaidenin bir de nassın olduğu ortaya çıkmaktadır. Daha açık bir ifadeyle bu lafızlar genel kaideye kıyas edilirse baîn talâk, nassa kıyas edilirse ric‘î talâk olması gerekecektir. Fıkhî hükümlerde tutarlılık adına bu tenakuzun belli bir usûl dahilinde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bunu açıklığa kavuşturmak adına bazı fıkıh alimleri talâk lafzıyla yapılan boşamayı kendi miktarınca takdir etmişler ve kinâyeli lafızları talâk lafzına kıyas etmeyerek genel kaideye kıyas etmişlerdir. Bu ictihatta nass sebebiyle istihsanın ön plana çıktığı gözükmektedir. Bazı fıkıh alimleri ise nassı esas alarak kinâyeli lafızları talâk lafzına kıyas etmişlerdir. Birinci durumda bâin talâk söz konusu olurken ikinci durumda ric’i talâk vaki olmaktadır. Bazı alimler ise daha farklı bir metod uygulayarak talâk sayısını üçe çıkartarak bu tenakuzu giderme yoluna gitmişlerdir. Dolayısıyla kinâyeli lafızlarla yapılan boşamada niyetin, yalnızca söylenilen sözdeki mahallin kapalılığını izhar etme fonksiyonu bulunmaktadır; talâkın sıfatını lafızların kendi manaları belirlemektedir. Talâk sayısında ise niyetin hangi durumlarda itibara alınması gerekeceği oldukça ayrıntı ve ihtilaf içeren bir konudur. Talâkta olduğu gibi muhâleada da kinâyeli lafızlar niyetin etkin olduğu mahaldir. Ancak muhâleada talâk hakkını zevceye veren kocanın kullandığı lafızlar ve kocanın niyetinin, talâk hakkını elde eden zevcenin kullandığı lafızlar ve zevcenin niyetinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışma özellikle klasik fıkıh kaynaklarından istifade edilerek, dört mezhep ve Zahirî mezhebinin muteber görüşleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Bu çalışmada genel anlamda klasik fıkıh eserlerinde geçen talâk lafızlarının ve çeşitlerinin neler olduğuna kısaca değinilmiş olup; niyetin talâka, talâkın sıfatına veya sayısına nasıl etki ettiği örneklerle ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca son dönemlerde İslam Aile Hukuku alanında kaleme alınmış eserlerde kinâyeli lafızlarla gerçekleşen talâkın sıfatı hakkında yaygınlaşan bazı yanlış kanaatlerin düzeltilmesi amaçlanmıştır.Keywords : Fıkıh, Talak, Muhalea, Niyet, Kinaye