Vicdanlı Nesilden Vicdanlı Topluma
Authors : Nedim ÖZ
Pages : 365-394
Doi:10.18498/amailad.861229
View : 10 | Download : 20
Publication Date : 2021-06-30
Article Type : Research Paper
Abstract :“İç duygusu, şuur”, gibi manalara gelen vicdân, terim olarak insanın kalbine doğan bir his, hayır işlemekten hoşlanan, kötülük etmekten huzursuz olan iyiyi kötüden, hayrı şerden ayıran ahlaki duygudur. Bu seçici ve ayırt edici melekeye vicdan denilmektedir. Bu yüzden o, insanın fiil ve davranışları üzerinde müspet ya da menfi bir tesire sahiptir. Vicdan kişinin bütün işlerinde “oto kontrol” görevini üstlenmektedir. Vicdan Kur’an’da geçmemekle birlikte birçok yerde insanın iradeye dayalı eylemlerini ahlâki ölçüler çerçevesinde denetleyen nefis, kalp ve fıtrat ile aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu çalışmada, vicdanlılık ve vicdansızlık aile ve çevre ekseninde sosyo-dini perspektifle dökümantasyon yöntemiyle ele alınmış ve teorik olarak tartışılmıştır. Amaç, toplumun vicdanlı hale gelmesinin bireylerin vicdanlılığından geçtiğini ve bu sürecin toplumsal açıdan önemini ortaya koymaktır. Hiçbir insan dünyaya gelirken din, etnik, kültürel yönlerden kendinden farklı olanlara karşı vicdansız, hoşgörüsüz ve saygısızlık gibi olumsuz niteliklere sahip değildir. Öyle olsaydı, insanların oluşturmuş olduğu maddi ve manevi kültür unsurlarından ve kültürün yeni kuşaklara aktarılması ile onlar üzerindeki etkisinden söz edilemezdi. Bilmekteyiz ki, insan bir kültürün içerisine doğmakta ve kültürü içselleştirerek yaşamakta ve böylece sosyalleşmesini sürdürmektedir. Bu perspektiften bakılınca vicdanlılık kültürünün oluşmasında eğitimin önemi daha iyi kavranabilir. Başka bir deyişle vicdansızlık, merhametsizlik, hoşgörüsüzlük öğrenilmiş bir davranıştır. Doğuştan getirdiğimiz vicdan, içinde bulunduğumuz çevre ve yaşantılarımız ile gelişir ya da geriler. Olumlu ortamlar içerisinde müspet değerler ve normlarla sosyalleşme sürecini tamamlayan bireyin vicdanı gelişirken, aksi bir durumu yaşayan kişinin vicdanı ise olumsuz bir gelişme seyri izler. Dolayısıyla vicdanın sağlam kalması, bozulmaması için inanmaya ve kirletilmemeye ihtiyacı vardır. İnsan, üstün yeteneklerle donatılmış olmasına rağmen iyiliğe ve kötülüğe yönelebilmekte, bazen yüce mertebelere çıkarken bazen en aşağı derekelere düşebilmektedir. İnsanın, fıtratı korunursa vicdanlı bir kişi, bu kişilerden oluşan bir toplum; fıtratı korunamadığında ise, hoşgörüsüz, vicdansız bir kişi ve bu kişilerden meydana gelen bir toplum ortaya çıkar. Bu da bireyin zihinsel, fiziksel ve ahlaki süreçlerinin sonucunda ortaya çıkacak bir durumdur. İnsan başıboş bir varlık değildir. Onun kendisine, ailesine, toplumuna hatta tüm insanlara karşı görev ve sorumlulukları vardır. Bunlardan en önemlisi başta Mutlak Varlığa ve yarattığı bütün mahlûkata karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmektir. Bu bilinci kazanılabilmesi için insanın ailede ve çevresel faktörler içerisinde sosyalleşmesi, vicdan, merhamet, acıma, sadakat ve adalet gibi duygu ve değerlerin kendisine kazandırılması gerekmektedir. Bu noktada aile, birincil derecede önemlidir. Çocuğun ilk taklit ettiği ve özdeşim kurduğu duygu ve davranış yüklü ortam olması hasebiyle aile, vicdanın, merhametin, saygı ve sevgi gibi değerlerin kazanıldığı yahut da çekişmenin, çatışmanın, acımasızlığın öğrenildiği bir yer olur. Bunlardan olumsuz değerler olumsuz toplumun, olumlu değerler de olumlu toplum tipinin oluşmasına neden olmaktadır. Bir eğitim kurumu olarak ailenin hedefi, yeni nesillere olumlu değerleri kazandırarak onları her türlü taciz ve tecavüzden uzak bireyler yetiştirmek suretiyle huzurlu bir toplum inşa etmektir. Sosyalizasyon sürecinde çevresel enstrümanları oluşturan okul, öğretmen, akraba, akran gurupları, okunan kitap, romanlar, hikâyeler, kitle iletişim araçları ve diziler çocuklara olumlu veya olumsuz şahsiyet özelliklerini kazandırmada büyük bir öneme sahiptir. Dolayısıyla bütün bu araç-gereçler, insana faydayı ve onun eğitimini, karakterli şahsiyet olarak geliştirilmesini esas alırsa, şiddet, gasp, öldürme vb. davranışlardan uzak, birbirini seven, hak ve hukukuna riayet eden, birbirlerine iyilik etmekte yarışan vicdan ve merhamet sahibi bir toplum meydana gelmiş olur.Keywords : Din Sosyolojisi, Vicdan, Toplum, Aile, Çevre