Üsûlûcyâ ve Risâle fi’l-İlmi’l İlâhi’de Akıl Teorisi
Authors : Şenol Korkut
Pages : 205-230
Doi:10.51450/ilmiyat.1435905
View : 66 | Download : 62
Publication Date : 2024-06-30
Article Type : Research Paper
Abstract :Bu makalenin amacı Plotinus’un Arapça çeviri literatüründeki Akıl teorisini incelemektedir. Plotinus’un akıl (Nous) teorisi, Aristoteles’e atfedilen Üsûlûcyâ ve Fârâbî’ye atfedilen Risâle fî İlmi’l-İlâhi adlı eserler üzerinden İslâm düşüncesine intikal etmiştir. Üsûlûcyâ müellifi, Enneadlar karşısında özgür bir davranış sergilemiş, teorileri bağlamından kopartarak kendi anlayış ve inanışına göre genişletmiş ve teistik bir kıvama dönüştürmeye çabalamıştır. Örneğin Üsulucya’da logos sözcüğü, “kelime” terimi ile karşılanmıştır. Bu bağlamda akıl yahut mantık veya bunların türevleri gibi bir sözcük tercih edilmemiştir. Üsûlûcyâ’da “aktif kelime” genellikle Plotinus’un kullanmış olduğu Stoacılıktaki “tohumsal neden” veya Aristoteles’in “maddeye girmiş neden” kavramının karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu kullanım, Yunanca-Arapça çeviri literatürünün anlam ve kelime seçimi dağarcığına aykırı bir tercihtir. Bu metinlerde Aklın Bir’den Ruh’un da Akıldan taşmasına dair ana fikir korunmuştur. Ancak çeviri metinlerinde yaratma ve sudur aralarında herhangi bir gerilim ve çelişki olmayacak şekilde işlevsel kılınmıştır. Üsûlûcyâ’ya göre Akıl Bir’den taşmıştır. Akıl, eksiksiz, tam ve mükemmeldir. Akıl âleminde bilkuvvelik bilfiillikten üstündür. Akıl hem Bir’e temaşa yoluyla hem de aşağı âleme bir tür hareket halindedir ancak bu hareket mekânı gerekli ve zorunlu kılmadığı için bir tür sükûn halindedir. Aklın hareketi akletmektedir. Aklın akletmediği bir durum mümkün değildir. Dolayısıyla aklın hareketi sükûnu iptal eden bir zemin üzerine değildir. Üsûlûcyâ’da Akıl Eflatuncu bir tarzda Bir’e yapıştırılmıştır. Üsûlûcyâ’da, Enneadlar’da Bir’in niteliği olan bazı unsurlar Akla, Akla ait olan bazı nitelikler de Bir’e verilmiştir veya aralarında paylaştırılmıştır. Üsûlûcyâ, Akla dair bilgili cahillik teorisini inşa etmekle, cehlin veya cehletmenin bilgiden üstün olacağı şeklinde bir teori inşa etmiştir. Bu teorinin asıl amacı ise, Yeni-Eflatunculuğun bilgisiz ve düşüncesiz Tanrı teorisini teistik dinlerden gelebilecek eleştiriye karşı korumaktır. Buna göre Akıl Bir’in bilgisine sahip olamamaktadır; çünkü bilgi elde etmek başlı başına bir sebep-sonuç ilişkisidir. Eğer sonuçlar sebebin bilgisine sahip olursa bu durumda sonuçlar sebebin sebebi kategorisine yükselmektedir. Bu nedenle aslında Bir’in sonucu olan Aklın, Bir hakkında bilgi sahibi olması mümkün değildir. Akıl hem kendisinden yukarı olan Bir hakkında hem de kendisinden aşağı olan duyusal âlem hakkında bilginin en üst kademsini oluşturan bir cehl halindedir. Keza bilgi elde etmek başlı başına bir muhtaçlığı gerekli kılmaktadır. Bu nedenle Aklın herhangi bir şekilde ihtiyaç duymayacağı aşağı âlem yani ruhun dünyası hakkında bir bilgiye ihtiyacı yoktur. Bu durumda Üsûlûcyâ müellifi Tanrı’nın kendinden altındaki şeyleri bilemeyeceğini ve idrak edemeyeceğini söylerken aslında bu durum Tanrının gelecek zamanlı önermeleri bilemeyeceği şeklindeki bir sonucu da beraberinde getirmektedir. Bu olgu, Plotinus’un Tanrı’sının teistik dinlerin eleştirilerinden tam olarak kurtulamayacağını ima etmektedir. Aynı çelişki kendi özel koşullarında akıl için de geçerlidir. Üsülûcyâ’da Akıl bütün cevherlerin ve hayati unsurların sebebidir. Aklın hareketleri cevherlerin bizâtihi kendileridir. Aklın fiili olmasının dışında Akıl’dan sonra yer alan herhangi bir cevher yoktur. Ancak Akıl hakiki ilk olan fâilin fiili olduğundan, Akıl hareketleriyle cevherleri meydana getirir. Bu bağlamda Aklın görevi daima akletmektir. O hem Bir hakkında hem de eşya üzerinde temaşa halindedir. Keza Akıl varlığı aklettiği için varlık, varlık kimliğini kazanmakta, varlık da Akıl tarafından akledildiği için varlık olmaktadır. Bir’in Akla ışıması gibi Akıl da ruhun dünyasına ışığını saçmakta ve ruhun dünyası olan duyusal alemi yaratmaktadır. Üsûlûcyâ’ya göre akıllar çeşit çeşittir. Yüce âlemde Akıl olarak bulunmalarına rağmen aşağı âlemde farklı bir kategoridirler. İnsandaki akıl nasıl ki diğer canlılardakinden farklı ise, yüce âlemdeki akılın yeri de diğerlerine göre daha yücedir.Keywords : İslâm Felsefesi, Plotinus, Enneadlar, Üsûlûcya, Risâle fî İlmil İlâhi, Akıl