İnanç ve Sözlü Kültür Bağlamında Dilin Yetersizliği Sorunu
Authors : Şahin Filiz
Pages : 21-29
View : 19 | Download : 8
Publication Date : 2016-12-27
Article Type : Research Paper
Abstract :Özet 1 : Kültürün tüm bu kapsamı ve derinliği, neredeyse sadece semboller ve simgeler dizgesi olan dil ile somutlaştırabilmektedir. Kültür, düşünce ya da düşüncenin konusu olan ‘‘şey’’i veya ‘’idea’’yı adlandırmak bakımından da kullanıldığı zaman dil-kültür ilişkisi aynı zamanda dil-düşünce ilişkisi tamlamasıyla adlandırılabilir. Dilin bir kültür ya da düşünceye ait olan ‘‘şey’’i ya da ‘‘idea’’yı tümüyle temsil etmesinin önünde, inanç ve inancın gittikçe etkisi altına giren sözlü kültürün ağırlığı, hatta belirleyiciliği bir engel olarak değerlendirilmelidir. İnanç alanı ve bu alanla ilgili sınırlı kavramlar, geriye kalan daha geniş bir yaşam alanını ve bu alandan doğan kültürü sınırsızca belirlemekte; kendi alanı dışına yayılarak toplumsal iletişimi zorlaştırmaktadır. Kaza, kader, Tanrı, iman, tevekkül vb. inanç kavramları, çoğunlukla nesnel karakter taşıyan kültürel ve toplumsal alanları öznelleştirmekte; kendi dışındaki deneylenebilir gerçekliklerle insert ignore into journalissuearticles values(yani düşünce ve ideaları, nesneleri); ve somut kültürel alanlara ilişkin ‘şeyler’le ilişkisini kesmektedir. İnanç kavramlarının hegemonik kültürel baskısı yüzünden şeylerle ilişkisi öznelleşen dil, o şeyleri temsil etme yetersizliği tehlikesi ile karşı karşıya gelmektedir. Bu tehlike yalnız bu kadarla kalmamakta, sözlü kültürü de kendi inanç kavramlaştırmasının nesnesi haline getirmektedir. Gerçekliklerinden ve somut yaşam biçimlerinin ürettiği kültürel idea ve yapıp-etmelerden soyutlanmış bir dil, öznel bir inancı nesnel toplumsal iletişim modeline dönüştürdüğü gibi, sözlü kültürü de gerçekliğinden kopararak günlük ve altı boş tartışmalara çevirerek sıradanlaştırmaktadır. Böylece dil, işaret ettiği ya da simgelediği şeylerden, yani gerçekliklerden uzlaşmakta; iletişim sırf inanç alanı ve onun etkilediği sözlü kültürün dar sınırları içine hapsolmaktadır. Bu da iletişimi doğrudan olumsuz biçimde etkilemekle kalmamakta, toplumda dilin ve düşüncenin zayıflamasına yol açmaktadır. Sorunun çözümü, dil-kültür ilişkisinde inanç alanı ile nesnel kültürel alanın sınırlarını felsefi kavramlaştırma yoluyla yeniden gözden geçirmektir. İnanç alanının ve kavramlarının, ayrıştırılması ve simgeledikleri alanın öznelliği içinde mevcut kültüre ait olup olmadıklarını saptamak gerekmektedir. Bir dilde hiçbir sözcük, kendi alanı ve konusu dışında herhangi bir şeyi ya da düşünceyi temsil edemez. Çünkü kültür dile bağlı olduğu kadar dil de kültüre bağlıdır. Özet 2 :Keywords : Dil, Kültür, İnanç