İslamî Psikolojinin İmkânı, Gerekliliği ve Nasıllığı
Authors : Üsame BALIKÇI
Pages : 409-431
Doi:10.37697/eskiyeni.957836
View : 8 | Download : 9
Publication Date : 2021-09-20
Article Type : Research Paper
Abstract :Şüphesiz her bilim insanı içinde yaşadığı kültür ve medeniyetin imkân ve sınırları çerçevesinde, çağının ruhuna insert ignore into journalissuearticles values(Zeitgeist); uygun olarak araştırır ve teorilerini geliştirir. Modern Batı düşüncesi içerisinde gelişen psikoloji biliminin bilimsel temel ve karakteri de bu imkân ve sınırlara tabidir. Kendine özgü kavram ve kuramlarıyla 19.yüzyılda felsefeden ayrı bir disiplin olarak ortaya çıkan psikoloji bilimi, sahip olduğu imkân ve sınırlar bağlamında Hristiyan-Yahudi dünya görüşü ve pozitivist bilim anlayışı temeline oturmaktadır. Tarihsel gelişiminde etkin olan paradigma ve dayandığı temeller sebebiyle psikolojinin farklı dünya görüşüne sahip bireyler için ne derece geçerli olduğu tartışmalıdır. Bu çalışmada da insan ruhunu tanımada kullanılacak temel metod olarak modern psikolojinin İslamî dünya görüşüne sahip bireyleri ifade etme yeterliliği tartışılarak İslamî psikoloji geleneğinin oluşturulmasının ‘nasılı’ sorusuna cevap aramak hedeflendi. İki aşamadan oluşan araştırmada öncelikle modern psikolojinin İslam dünya görüşüne uyarlanması imkânı, daha sonra sadece İslamî kaynaklara dayanan bir psikoloji geleneğinin oluşturulması imkânı değerlendirildi. Tarihsel gelişim seyri dikkate alındığında modern psikolojinin, modernitenin meta idealarının geçerliliğini yitirmesi ve post modernizmin farklı bilme biçimlerini destekleyen çoğulculuğunun etkisiyle bazı değişikliklere tanıklık ettiği gözlemlenebilir. Bu gelişmeler doğrultusunda psikolojinin, tek tip ama evrensel bir karakterden uzaklaşarak kültürlerarası farklılığı dikkate alan ve insanının aşkın boyutunu inkâr etmeyen bir bilim disiplin haline geldiği söylenebilir. Freud’dan Frankl’a yahut davranışçılıktan bilişsel davranışçı ve transpersonal psikoloji kuramlarına doğru evrilen süreç, psikolojinin metodik ateizmden sıyrılıp inançlara açık bir alana doğru gelişme kaydettiğini ortaya koyar. Aşkın alanla ilişki ve o alandan gelen bilginin değer kazanması İslam dünya görüşüne uygun temellendirmelerin önünü açsa da insan aklını tek merkez ve otorite kabul eden bilimsel paradigmaya bağlılığını sürdürmesi psikolojinin olduğu haliyle İslamîleşmesi önünde bir engel teşkil eder. Zira İslam inancına göre oluşturulacak bilimsel metodun kavram ve ilkeleri ya doğrudan vahiy yoluyla Tanrı’dan ya da vahiyde gizlenen işaretlerin yorumundan alınmalıdır. İslam bilim karakteristiğinin en önemli özelliği vahiy ve tevhit ilkesine göre şekillenmiş olmasıdır. Ancak Kur’an, hadis ve tarihsel süreçte ortaya çıkan Müslüman düşünürlerin yorumlarını incelediğimizde ruh bilimine ilişkin birikimlerin fazla metafizik, etik ve ontolojik özellikler gösterdiğini görüyoruz. Bu birikime dayanarak insanın doğasını, sınırlarını, ruhsal anlamda zaaflarını tespit etmek ve ahlâkî açıdan iyileşmesi yolunda bir reçete sunmak mümkün olsa da günümüz bilim anlayışının yerini dolduracak etki ve işlevselliğe sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak günümüze, evrensele ve insanın gerçekliğine hitap eden psikoloji için İslamî kaynaklardaki metafizik, ontolojik ve etik kuramsal çerçevenin modern psikoloji teknikleriyle zenginleştirilmesine dayanan bir yöntem önerilmektedir. Allah, âlem ve insan anlayışı İslamî kaynaklardan beslenirken kullanılan kavram ve teknikler modern psikolojiden alınmalıdır.Keywords : Din Psikolojisi, İslam Psikolojisi, Modern Psikoloji, Tanrı İnsan, Din Bilim