Sözlü Tarih ve Kültürel Değişim: “Televizyona Merhaba”
Authors : Emine ÇAKIR
Pages : 79-93
Doi:10.58242/millifolklor.1057508
View : 11 | Download : 5
Publication Date : 2022-12-11
Article Type : Research Paper
Abstract :Toplumların kolektif hafızasını oluşturan ve kültürel değişimde rol oynayan birçok etken vardır. Bu çalışmada, kültürel değişim ve teknoloji ilişkisi özelinde Türkiye’nin televizyonla tanışma süreci, sözlü tarih yöntemiyle ele alınmıştır. Çalışmada “Toplum, televizyona nasıl merhaba dedi ve televizyon, toplumun gündelik hayatını nasıl etkiledi?” sorularının yanıtı, halk bilimi bakış açısıyla sorgulanmış, bu sürece tanıklık eden bir başka ifadeyle teknokültürel değişimi deneyimleyen 21 kaynak kişiyle 2012-2019 yılları arasında yarı yapılandırılmış mülakat gerçekleştirilmiştir. İletişim teknolojisi açısından televizyon; kültürel değişimde öncül, kilit ve kritik bir noktadadır. Televizyon, toplumsal bellekte; “görüntülü radyo, ev sineması, şeytan icadı, gâvur icadı, Mesih, deccal, halkın afyonu, israf diyarı, zaman hırsızı, aptal kutusu, büyülü kutu, ağrı kesici, beyaz gürültü, yalnızlığın yoldaşı, sıradan, düzeysiz, elektronik dev, uzağı görme teknolojisi, dünyaya açılan pencere, mit, çağdaş öykü anlatıcısı, kültür üretme makinesi, kültürel çöplük” gibi olumlu ve olumsuz bakış açılarıyla nitelenmiştir. Anadolu’nun televizyonla tanışma sürecinin takriben tarihî olarak 1970-1985 yılları arasında gerçekleştiği; televizyonun masal, hikâye, menkıbe, türkü gibi sözlü anlatımların; çocuk oyunları, eğlence ve günlük sıradan sohbetlerin yerini alma konusunda aktif rol üstlendiği; kişilerin günlük ya da haftalık planlarını, zamanlarını televizyona göre ayarladığı görülmektedir. Özellikle televizyonla tanışma konusunda yaşlıların direnç gösterdiği ve bunun da halk mizahı açısından trajikomik anılara neden olduğu; televizyonun komşuluk ve misafirlik töresini de etkilediği, televizyon seyredebilmek için il dışına dahi yolculukların yapıldığı; televizyon alabilmenin maddi güçlüğünün halk ekonomisinde anı belleği oluşturduğu; televizyonla tanışmada gurbetçilerin ve ekonomik durumu iyi olan kişilerin etkin rol üstlendiği ve bu durumun onlara saygınlık ve statü kazandırdığı belirlenmiştir. İlk dönem yerli yayınlarda Karagöz-Hacivat gibi geleneksel halk tiyatrosundan yararlanıldığı ve bunun yanında televizyonun, kültürel değişim bağlamında geleneksel sohbet toplantıları ve âşıkların icra ortamı olan kahvehaneleri olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Ayrıca televizyonun parasosyal etkileşime neden olduğu; kişilerin giyim-kuşam, konuşma, saç modeli gibi özellikle dış görünümleriyle ilgili konularda televizyondaki kişilerle kendilerini ya da çevrelerindekileri özdeşleştirme eğiliminde olduğu ve böylece televizyonun modaya yön verdiği; kişilerin çocuklarına, eşi dostuna ya da hayvanlarına televizyondaki karakterlerden hareketle ad ya da lakap taktıkları tespit edilmiştir. 1980 darbesi gibi siyasi yönden toplumu derinden etkileyen önemli bir olayın da televizyonla ilişkili olarak sözlü tarih kaydı olarak bellekte yer aldığı görülmektedir. Televizyonun el sanatlarına da tesir ettiği, kişilerin el örgüsü modellerine televizyondan etkilendikleri kişilerden hareketle ad verdiği belirlenmiştir. Bu dönemde evlilik geçiş ritüelinde televizyon, erkeğin alması gereken çeyiz nesnesine dönüşürken, kızdan da çeyizi için televizyon örtüsü örmesi beklenmiştir. Ayrıca gelin, damat evine götürüldüğünde taşıttan inmeyerek kaynana ya da kayınpederinden “indirmelik” ya da “yol bağışlama” adı verilen maddi değeri olan varlık ister. İndirmelik olarak geline tarla, bağ, ev gibi mülkün yanında televizyon da bağışlandığı görülmektedir. Televizyon seyredebilmek için araba aküsünü çözüm olarak kullanan ve elektriğe televizyondan sonra kavuşan halk için Anadolu’ya elektriğin gelişi “Televizyon geldi, elektrik geldi.” şeklinde ifade edilmektedir. Bu süreçte kahvehanelerin mekânsal olarak önemli bir işleve sahip olduğu da görülmektedir. Âşıklar, şiirlerinde televizyondan yakınmıştır. Televizyon çayı, televizyonun karıncalanması, televizyonun nazarlanması, anten ormanı, telesafir gibi sözcükler ise televizyon jargonunun ortaya çıktığını göstermektedir. İlaveten bilmece, mani ve türkü gibi sözlü anlatımlarda da televizyona yer verildiği tespit edilmiştir. Televizyonun yerelin ulusala taşınması ve ulusallaşmaya katkı sağlanması açısından ve aynı zamanda küreselleşmeye ivme kazandırması konusunda toplumsal ve kültürel değişimde işlevsel olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmanın halkbilimi ve teknoloji özelinde kültürel değişimleri çözümleyecek araştırmalara katkı sağlaması düşünülmektedir.Keywords : kültürel değişim, sözlü tarih, teknoloji, gündelik hayat, televizyon