- Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
- Volume:11 Issue:2
- OSMANLI’NIN SON DÖNEMİNDE ŞİİRİ TANIMLAMA DENEMELERİ VE TANIMLAMALARIN YENİLEŞMEDEKİ İŞLEVLERİ...
OSMANLI’NIN SON DÖNEMİNDE ŞİİRİ TANIMLAMA DENEMELERİ VE TANIMLAMALARIN YENİLEŞMEDEKİ İŞLEVLERİ
Authors : Mehmet Akif Çetin
Pages : 756-774
Doi:10.69878/deuefad.1499007
View : 93 | Download : 133
Publication Date : 2024-10-22
Article Type : Research Paper
Abstract :Osmanlı’nın son döneminde, süreli yayınlarda ve poetik metinlerde şiirin tanımlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Şiiri yeniden tanımlamaya çalışmak yeni bir şiirin ortaya çıkmaya başladığının ve yeni bir şiir geleneği inşa etme isteğinin göstergesidir. Tanzimat sonrasında klasik şiirin katı kuralları ve geleneksel ölçütleri geçerliliğini yitirmeye başlamıştır. Yeni şiir tanımlanırken klasik edebiyatın şiir tanımından uzaklaşılır. Yeni tanımlamalarda şekil özellikleri değil, içeriğin sunuluş yöntemi, şiirsel nitelik, estetik haz gibi kriterler öne çıkmıştır. Şiir tanımlanırken şiiri vezin ve kafiye gibi şekil unsurlarından arındırmak yeni şiirin şekil yönüyle klasik şiirden ayrışmaya başladığını göstermektedir. Mensur şiirin ortaya çıkışı ise şiirin ne olduğu üzerine bir kez daha düşünmeyi gerektirmiştir. Mensur şiir ile birlikte şiirin tek ve sabit bir formu olmadığı, şiirin düzyazıyla da yazılabileceği tartışılmaya başlanmıştır. Şiiri yeniden tanımlayanlar genellikle vezin ve kafiye gibi formel zorunlulukları reddetmiş, şiirin sabit bir formu olmadığını öne sürmüş, yazınsal niteliği belirleyen şeyin mekanik bir teknik değil estetik hazzı temin edebilecek hayal gücü ve edebî dil olduğunu belirtmiştir. Böylece makbul şiirin belirleyeni şekil olmaktan çıkmaya başlamıştır. Şiirde içeriğin ve estetik niteliğin öncelenmesi ise serbestleşmede önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı’nın son döneminde, süreli yayınlarda ve poetik metinlerde şiirin tanımlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Şiiri yeniden tanımlamaya çalışmak yeni bir şiirin ortaya çıkmaya başladığının ve yeni bir şiir geleneği inşa etme isteğinin göstergesidir. Tanzimat sonrasında klasik şiirin katı kuralları ve geleneksel ölçütleri geçerliliğini yitirmeye başlamıştır. Yeni şiir tanımlanırken klasik edebiyatın şiir tanımından uzaklaşılır. Yeni tanımlamalarda şekil özellikleri değil, içeriğin sunuluş yöntemi, şiirsel nitelik, estetik haz gibi kriterler öne çıkmıştır. Şiir tanımlanırken şiiri vezin ve kafiye gibi şekil unsurlarından arındırmak yeni şiirin şekil yönüyle klasik şiirden ayrışmaya başladığını göstermektedir. Mensur şiirin ortaya çıkışı ise şiirin ne olduğu üzerine bir kez daha düşünmeyi gerektirmiştir. Mensur şiir ile birlikte şiirin tek ve sabit bir formu olmadığı, şiirin düzyazıyla da yazılabileceği tartışılmaya başlanmıştır. Şiiri yeniden tanımlayanlar genellikle vezin ve kafiye gibi formel zorunlulukları reddetmiş, şiirin sabit bir formu olmadığını öne sürmüş, yazınsal niteliği belirleyen şeyin mekanik bir teknik değil estetik hazzı temin edebilecek hayal gücü ve edebî dil olduğunu belirtmiştir. Böylece makbul şiirin belirleyeni şekil olmaktan çıkmaya başlamıştır. Şiirde içeriğin ve estetik niteliğin öncelenmesi ise serbestleşmede önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı’nın son döneminde yapılan tanımlamaların iki işlevi olduğu söylenebilir. Birincisi tanımlamalarda zaman zaman eski şiirin katı kuralları reddedilmiş veya esnetilmiştir. İkincisi ise bu tanımlamalar yeni şiirin poetik savunusu ve yol haritası niteliğindedir. Bu makalede on dokuzuncu yüzyılda yapılan şiir tanımları tartışılmış ve tanımlamalar ile yenileşme arasındaki ilişkinin yönü tespit edilmeye çalışılmıştır.Keywords : Poetika, Serbestleşme, Şiir nedir, Şiir tanımı, Vezin, Kafiye