- Akademia Doğa ve İnsan Bilimleri Dergisi
- Volume:3 Issue:1
- İnsanın “Uzun Ölüm”le Sınavı ya da Ötenazi Tartışmalarının Felsefi Değeri
İnsanın “Uzun Ölüm”le Sınavı ya da Ötenazi Tartışmalarının Felsefi Değeri
Authors : Şahin FİLİZ
Pages : 120-139
View : 12 | Download : 6
Publication Date : 2017-12-29
Article Type : Other Papers
Abstract :İnsan, var olduğunun farkında olan ve varoluşunu sona erdiren ölüme karşı hayatı ve hayatta kalmayı tercih eden otonom, özgür ve bilinçli bir canlıdır. Akıllı ve ahlaksal bir varlık olduğu için, Otto Rank’ın deyimiyle ilk travmayı yaşadığı doğum ile yine Ernst Becker’in deyimiyle, son travmayı yaşayacağı ölüm arasında, diğer canlılardan farklı olarak bilinçli ve iyi-kötü ayırtını yapabilecek bir kişiliktir. Felsefe, doğum ile ölüm arasındaki bilinçli ya da bilinçsiz, tüm yaşamı ve yaşam-insan ilişkisini çözümlemeyi görev edinir. Din insan-yaşam ilişkisinin en önemli öğesi olarak felsefenin temel konularından olduğu için ayrıca başlıkta belirtmeye gerek görmedim. Çünkü “ölüm”ü, sadece dini açıdan değerlendirmek, yaşamın diğer pek çok tecrübelerini dışta bırakarak, ötenazi lehinde ya da aleyhinde aceleci hükme varmamıza yol açar. Oysa din başta olmak üzere insan yaşamının tüm deneyimlerini bir bütün olarak görüp çözümlemeye çalıştığı için, felsefi bir bakış, yerinde bir yöntem olacaktır. Onulmaz hastalık ya da acılara tutulmuş; tıbben yaşaması tartışmalı hale gelen insan için, ötenazi kertesine kadar, benim “uzun ölüm” diye kavramlaştırdığım bir süreç söz konusudur. “Merhametli”, “iyi” ya da “çabuk” ölüm diye bilinen ötenazi, ötenazi öncesi “uzun ölüm”den çok daha fazla tartışılmaktadır. “Ölümün sınırı” üzerinde yoğunlaşan tartışmalar, önceki sürecin yeterince analiz edilmemesi nedeniyle, “ötenazi taraftarları” ile “ötenazi karşıtları” arasında kutsal bir savaşa dönüşmüş durumdadır. Ancak bu iki görüşün ortak noktası, uzun ölümü, insanı, ağırlıklı olarak fiziksel yaşam ya da biyolojik varlık olarak tanımlamakla yetinerek atlamasıdır. Özellikle ötenaziye karşı çıkanlar, temel tezlerini böyle bir insan tanımı üzerinden geliştirdikleri için, başta İslam olmak üzere bütün dinler, daha çok ruhani varlık olarak gördükleri insana, “en asgari biyolojik fonksiyonlara sahip” bir canlı gibi bakmaktadırlar. İnsanın kutsal varlık olduğu, dolayısıyla hayatın kutsal olduğu şeklindeki dini tezler, uzun ölümü felsefi analize tabi tutulmayan bir hastanın “kısa ölümü” yani ötenazisi üzerinden gerekçelendirilmekte; ötenazi aleyhinde elde edilen dini sonuçlar, tıbbın biyolojik insan tanımı ile meşrulaştırılmaktadır. Din ile tıbbın dili aynıdır. İslam’ın ötenaziye bakışı, tıbbın bakışından kalkarak kurulmakta; insan, felsefenin kapsamlı dili ile ele alınmadığı için, uzun ölüme maruz olmak asıl tartışma konusu iken, evet-hayır’la sonuçlandırılabilecek ötenazi veya kısa ölüm üzerinde ayrıntılı durulmaktadır. Oysa ötenazi bir sonuçtur; uzun ölüm ise, bir sebeptir. Ötenazi tartışmaları, içerikleri farklı olsa da insan varoluşunun aynı “dili” konuşan bilim ile dinin arasında kalmasına yol açmakta; buna karşılık, felsefenin her ikisini de ele alıp insanı “insanın diliyle” çözümlemesi kaçınılmaz olmaktadır.Keywords : Ötenazi, Felsefe, Uzun Ölüm, İslam, Tıp