- Hitit İlahiyat Dergisi
- Volume:19 Issue:2
- Felaket Dönemlerinde Deneyim Mimarisi, Anlam-Krizi ve Istırapları Dinî Referanslarla Anlamlandırma...
Felaket Dönemlerinde Deneyim Mimarisi, Anlam-Krizi ve Istırapları Dinî Referanslarla Anlamlandırma
Authors : Bayram SEVİNÇ
Pages : 949-980
Doi:10.14395/hititilahiyat.774316
View : 18 | Download : 6
Publication Date : 2020-12-30
Article Type : Research Paper
Abstract :Toplum, bir insanî inşadır; inşa edilen dünyada bir anlam sistemi kurulduğu gibi ona referansla bir düzen de kurulur. İnsanın toplumsallığı aynı zamanda nomos inşasına yönelik arzu ve eğiliminin de bir ifadesidir. Onun toplumla olan ilişkisi, uzun bir hikayedeki bir perde olması bağlamında etkileşimseldir. Varlık bulduğu dünyada içselleştirdiği anlam kodları ve bilgi stoklarıyla dünyanın varlık bulmasında etkin olur. Onun bu dünya kurma ve idame etme girişiminin en temel öğesi dindir. Din, özellikle marjinal dönemlerde bir anlam referansı olarak işlev görmektedir, tıpkı olağan dönemlerde olduğu gibi. Günümüzde bir salgın COVID-19 pandemisi ile deneyimlenen marjinal durum, insanın eğiliminin bir uzantısı olarak açıklanmak ve yorumlanmak isteğine muhataptır; çünkü insan, acı ve ıstırap kaynağı olayların izahına yönelik bir arayış içindedir. İlk defa Max Weber’in sosyal zeminde tartıştığı teodise özünde felsefî bir tartışma olsa da kurucu sosyologlardan beri sosyolojinin de konusudur. Bu incelemede Peter Berger ve Thomas Luckmann’ın fenomenolojik yaklaşımlarında teodise meselesi ve marjinal durumların insanın anlam arayışındaki yeri ve işlevi sorgulanmıştır. Bu bağlamda dokümantasyon yöntemiyle elde edilen bulgular incelemenin temel iddiası düzleminde değerlendirilmiştir. Sonuç itibarıyla birey ve grupların yalnızca mutluluk verici olaylara dayanarak bir dünya kurmadıkları, ölüm, salgın, acı ve ıstırap gibi marjinal deneyimlerin de anlam kaynağı olarak yüksek düzeyde bir işlev gördüğü tespit edilmiştir. Peter L. Berger ve Thomas Luckmann, din sosyolojisi ile bilgi sosyolojisinin etkileşime girdiği kavşak olan anlam meselesine kuramlarının merkezinde özellikle yer vermektedirler. Hem günümüz salgın deneyiminin anlaşılmasına yönelik çabalar hem de bu çabaların sosyolojide anlaşılmasında söz konusu kuramcıların yaklaşımlarının izah önerisi bu çalışmanın problematiğini şekillendirmektedir. Böylece bu çalışmada kriz dönemlerinde anlam meselesi, \`insan hayatı salt mutluluk kaynağı olan olaylara dayanılarak anlam üretmez, marjinal deneyimler de anlam kaynağıdır\` iddiasını sınamak için sorunsallaştırılmıştır. Berger ve Luckmann\`a göre dinin temel fonksiyonu, gündelik hayatın deneyimlerini anlamlandırmasıdır. Düzen nosyonunun yanı sıra ona yönelik tehditlere de odaklanan bu anlam verme çabası bireysel değil kolektiftir; ortaya koyduğu ürün, “cılız ve kırılgandır” ve bu nedenle “sürekli olarak yeniden inşa edilmelidir. Berger, ıstırapları meşrulaştırılması bağlamında dinin işlevine odaklanır ve ona göre “din, bir dünya görüşünün yaptığını yapar; sarsıcı deneyimlerin haklı gösterilmesi. Luckmann ise dünya görüşü kavramıyla insanın verili toplumun anlam dünyasını içselleştirmesi ve onunla deneyimlerini izah etmesine odaklanır. Modern toplumlarda dinî kurumsal tekel söz konusu olmadığı için çoğulculuk içinde bireyin kendi anlamlandırma tercihini yapması gereği söz konusudur. Günümüz salgın deneyimi başta olmak üzere majör olaylarda özellikle gündeme gelen anlam krizi, dinî alan için belirgin bir form taşır. İnsanın marjinal deneyimlerini anlamlandırması, bir anlam topluluğuna referansla şekillenir. Salt bireysel bir anlam dünyasının varlığı ise sorgulanmaktadır. Anlam krizi ve teodise arasındaki bağ, gündelik yaşamın ıstıraplarına dayanma gücünün kaynağı olacak bir açıklama arayışı ve onun muktedir kılan niteliğine yönelik talepkârlık dikkat çekicidir. Günümüz toplumunu risk üzerinden tanımlayan yorumlar aynı zamanda risk argümanı üzerinden teodise meselesinin anlaşılmasında da bir zemin tanımlamıştır. Anlamlandırılmış bir dünya Berger için bir ev anlamına gelir; anlamlı, düzenli ve güvenli. “İnsanlık tarihi, bir ıstırap tarihidir” diyen Berger, günümüzde yaşandığı gibi salgın dâhil doğadan kaynaklanan acıların öyküyü biçimlendirme gücüne işaret eder. Son tahlilde, Berger ve Luckmann\`ın kuramlarında görüldüğü gibi, günümüz COVID-19 salgını da insanın bir açıklama aradığı ve anlamlandırmak istediği bir deneyimi temsil etmektedir; bu bitimsiz çaba, insanın kendini evinde hissetmesi bağlamında vazgeçilmez görünmektedir.Keywords : Din sosyolojisi, Marjinal Deneyimler, Anlam Krizi, COVID 19, Kutsal Kubbe