- Hitit İlahiyat Dergisi
- Volume:20 Issue:2
- The Defeat of Multiculturalism over Nationalism and Religion: Transformation of Immigration Policies...
The Defeat of Multiculturalism over Nationalism and Religion: Transformation of Immigration Policies in Denmark and Sweden
Authors : Zuhal KARAKOÇ DORA, Zahide ERDOĞAN
Pages : 517-546
Doi:10.14395/hid.980405
View : 21 | Download : 9
Publication Date : 2021-12-30
Article Type : Research Paper
Abstract :Westphalia Antlaşması'ndan bu yana, egemen devletler ulusal güvenliği sınır güvenliği ile özdeşleştirdiler çünkü sınır “bizi” “diğerleri”nden ayıran bir egemenlik çizgisi olarak kabul edildi. Avrupa ülkelerinin her birinin kendi sınırları içindeki ulusal kimliklerinden bağımsız şekilde bir üst kimlik olarak Avrupa kimliği oluşturma adımı, köklerini bu “biz” algısından almaktadır. Kopenhag Kriterleri'nde demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı ile azınlıkların korunmasını teminat altına alan kurumların istikrarı vurgulanmakla birlikte; günümüz göç politikalarına baktığımızda çok kültürlülüğü sağlayan ve ön plana çıkaran bu kurucu yaklaşımdan ciddi bir sapma olduğunu görmekteyiz. 1960'larda işgücü göçü, 1990'larda Yugoslavya'dan kaçan mülteciler ve 2015 mülteci kriziyle birlikte Avrupa'nın nüfus yapısı da değişmeye başlamıştır. 11 Eylül terör saldırılarının ardından, göç yönetiminde ekonomik kaygıların yerini güvenlik yaklaşımı almıştır. 2015 mülteci krizi sadece bir sınır güvenliği krizi değil, aynı zamanda bir Avrupa kimliği ile refah devletinin korunmasını amaçlayan bir krizdir aynı zamanda. Bu çalışma, aşırı kısıtlayıcı politikalar uygulayan Danimarka ve nispeten misafirperver bir kültüre sahip İsveç'te 2015 sonrası göç politikalarının dönüşümünde din, milliyetçilik ve ekonomik kaygıların etkilerini araştırmayı amaçlamaktadır. Literatürün çoğunluğu bu ülkelerin dindar mı yoksa seküler mi olduğunu tartışma odaklı olup, çalışmanın din ve milliyetçiliğin göç politikaları üzerindeki etkisinin daha iyi anlaşılmasına ve gelecekteki etkilerinin tartışılmasına katkı sağlaması beklenmektedir. Danimarka tek dil, tek din ve azınlıkların olmadığı yapısıyla son derece homojendi, ancak, 1990'lardan itibaren batılı olmayan göçün artmasıyla birlikte bu homojen yapı bozulmaya başlamıştır. 1983 tarihli Danimarka Kanunu, Avrupa'daki en liberal kanun olarak kabul edilirken, 1990'dan sonra eşit hakların yerini göçmen sorumluluğu ve entegrasyonu almıştır. 2001 seçimlerinde göçmen karşıtı partilerin yükselişi ile sosyal haklar kısıtlanmış ve Danimarka değerleri ön plana çıkmıştır. Danimarka'da 2015'ten sonra sosyal yardımların azaltılması gibi kurallar refah devletini korumayı amaçlarken, burka yasağı ve vatandaşlığa kabul töreninde el sıkışma gibi kuralların altında daha çok başka faktörlerin yer aldığı görülmektedir. Danimarka Başbakanı sıfır mülteci hedefini ortaya koymuş, göçmen karşıtı aşırı sağ Danimarka Halk Partisi tüm göçmenlerin sayısını azaltma niyetini açıklamıştır. Böylece göçün hiçbir biçiminin istenmediği yeni bir söylem ortaya çıkmıştır. Öte yandan İsveç, Danimarka’yı süreç bakımından biraz geriden ama tan anlamıyla aynı süreçlerden geçerek takip etmektedir. Çok kültürlü politikalar uygulayan İsveç'te göçmenlere yönelik olumlu söylemler hâkimken, 2015 mülteci kriziyle birlikte bu durum olumsuz yönde değişmeye başlamıştır. Göçmenler arasında artan işsizlik, gelir eşitsizliği ve İsveçli kimliği tartışmaları, 2022 seçimlerinde milliyetçilik ve yerliciliğin artmasına ve refah devletinin cömert tutumunda azalmaya neden olacak gibi gözükmektedir. Danimarka ve İsveç örnekleri, aynı tarihsel ve göçmenlik geçmişine sahip benzer refah devletlerinin mülteci krizine nasıl farklı tepkiler verdiğini göstermektedir. Her iki ülkede de yabancı uyruklu işçiler için işsizlik oranı yüksek iken, İsveç'te bu oran üç kattan fazladır. Mülteci krizi, dini kimliği daha görünür hale getirmiş ve hükümetler kadar İskandinav refah modeli üzerinde de baskı yaratmıştır. Müslümanların dini davranış kalıpları açısından entegrasyon ve asimilasyon politikaları ön plana çıkarılsa da dine vurgu doğrudan yapılmamakta, bunun yerine İslam'ın sembolleri üzerinden yapılmaktadır. Müslümanların “öteki” olarak kabul edilmelerinin nedeni, temel olarak bu farklılıktan kaynaklanmaktadır. Dini hayatlarının önemli bir parçası yapmasalar da ve ateizm dünyanın diğer bölgelerinden daha yüksek olsa da, birçok Avrupa ülkesinde Hıristiyanlık hala Avrupa kimliğinin önemli bir parçası olarak kabul edilmekte ve Kilise bunun önemli bir parçasını teşkil etmektedir. Bu çalışmanın sonucuna göre Danimarka'nın başta İskandinav ülkeleri olmak üzere Avrupa'ya model olma ihtimali yüksektir ve bu göçmen karşıtı muhalefetin toplumları keskinleştirip böleceği ihtimalini güçlendirmektedir. Tüm dünyada etkisini giderek artıran radikal İslam'ın Avrupa genelinde devam eden bu politikalardaki etkileri kuşkusuz çok büyük ancak çok kültürlülüğü hedef alan politikalardan vazgeçmek veya sapmak, halihazırda terörden kaçan göçmenlerin tecrit ve yabancılaşmalarına neden olup onları başka bir tehlike arz eden radikalleşmeye itebilecektir.Keywords : uluslararası politika, göçmen politikası, danimarka, isveç, milliyetçilik, çokkültürlülük, kimlik, din