- Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Volume:19 Issue:2
- Erken Dönem İslam Dünyasında Felsefenin Kabul ya da Reddinin Nedenlerini Anlamlandırma Üzerine
Erken Dönem İslam Dünyasında Felsefenin Kabul ya da Reddinin Nedenlerini Anlamlandırma Üzerine
Authors : İsmail TAŞ, Havva Sümeyra ALTINSOY
Pages : 887-911
Doi:10.14395/hititilahiyat.777687
View : 13 | Download : 8
Publication Date : 2020-12-30
Article Type : Research Paper
Abstract :Dünya tarihi, çok sayıda medeniyetin oluşumuna, bu medeniyetlerin, kendilerini diğer medeniyetlerden ayıran temel kazanımları elde etmesine ve onların coğrafi, siyasi ve kültürel anlamda yayılışına şahitlik etmiştir. Roma, Yunan, İran, Mısır ve Hint medeniyetlerinde olduğu gibi köklü kültür ve medeniyetlerin her birinin kendilerine has hem düşünsel hem de biçimsel karakteristikleri olduğu muhakkaktır. Bu medeniyetlerden kimi hukuk kültürüyle, kimi felsefe kültürüyle kimi de edebiyat ve siyaset kültürüyle ön plana çıkar. İslam medeniyeti de İslam kaynaklı dini düşünce merkezde olmak kaydıyla kendinden önceki kadim kültürlerin birikimlerinden de yararlanarak dini ilimler, siyaset, hukuk ve felsefe başta olmak üzere birçok alanda kaynakları bakımından dünyanın en zengin medeniyetlerinden birini yaratmıştır. Şu durumda eski Doğu ve Akdeniz uygarlıklarından beslenen İslam medeniyeti için felsefe birikimi, söz konusu zenginliklerden yalnızca bir tanesini teşkil etmektedir. Felsefe, esas itibarıyla İslam medeniyetinin kendi öz varlığı değildir. Nitekim, İslam dünyası, felsefeyi, Yunan medeniyeti ve kültürü başta olmak üzere kendinden önceki diğer medeniyetlerin birikimlerinden belirli bir süreç içerisinde tevarüs etmiştir. Bu süreç, yani felsefenin İslam dünyasına intikali, gerek farklı dillerden yapılan çeviriler ve gerekse felsefe ve din münasebeti sorunları çerçevesinde çoğunlukla ortaya koyulan eserler ve ürünler merkeze alınarak çalışılmış, incelenmiş görünmektedir. Halbuki söz konusu metinler, sosyal, siyasal ve iktisadi ortamların ürünleri olup tarihsel şartlardan bağımsız olmadıkları gibi tarihsel şartların ve sorunların gereksinimlerine karşı verilmiş cevaplar olarak değerlendirilmelidirler. Bu anlamda felsefenin İslam dünyasına gelme ve tutunma biçimiyle kendi doğduğu topraklardaki bağlamı ve biçimi başka bir deyişle Müslüman Orta Doğu’da felsefenin siyasi, dini ve sosyokültürel bağlamda Yunan’da olduğundan farklı bir veçhe kazanıp kazanmadığı henüz problematikliğini korumaktadır. Bu çalışma erken dönem İslam düşüncesiyle sınırlı olup “erken dönem” ibaresi ile kastedilen süreç, dinî ilimlerin oluştuğu süreç ile felsefî disiplinlerin İslam dünyasına taşındığı sürecin toplamını ifade etmektedir. Bu çerçevede felsefenin hem Yunan’daki bağlamı hem de İslam dünyasındaki bağlamı sorgulanmaktadır. Zira süreç içerisinde felsefeyi doğuran etkenler, bağlamlar ve araçların değişimine paralel olarak felsefenin bağlamı ve fonksiyonu değişmiştir. Yunan’da felsefe, “polis”teki gündelik yaşamın bir karakteristiği ve yaşam biçiminin bir ürünü iken; İslam dünyasında felsefeyi gerekli kılan etkenler oldukça farklı bir görünüm arz eder. Emevîlerin fetih hareketleriyle başlayan coğrafi genişleme, Abbâsîlerle birlikte, idarî ve siyasî olarak Arap harici unsurlara kapılarını açmaya evrilerek tabiri caizse farklı etnik, felsefî düşünceleri, dinî inançları, medeni ve kültürel unsurları da temsil eden daha kozmopolit bir siyasi hüviyete kavuşmuştur. Tarihsel akış içerisinde çeşitli pratik ve nazarî ihtiyaçlar doğrultusunda muhtevasındaki çeşitli unsurlara başvurmaktan çekinmeyen Abbâsî Devleti nazarında felsefe ve felsefî ilimler, müspet karşılanmaktaydı. Özellikle saray ehli nezdinde felsefeye yönelik tutumlar ilk dönemlerde genellikle olumlu iken dini merkeze alan sade, gündelik hayat yaşayan halk katmanlarında ise felsefe, olumsuz algılara yol açmış; farklı dünya görüşlerine ve inançlarına sahip kesimlerin elinde ise savunu ve temellendirme amaçlı farklı argümanlara dönüşmüş görünmektedir. Bu anlamda felsefe, İslam dünyasına temelde bir ihtiyacı karşılamak üzere ve saray eliyle kazandırılmıştır. Şu durumda Yunan’da felsefe, siyaseti yaratırken İslam dünyasında siyasetin felsefeyi yaratması, önemli bir ayrışma noktası olarak belirmektedir. Bu anlamda felsefenin İslam dünyasındaki tarihsel konumunu belirlemek ve aktüel durumunu anlamlandırabilmek, İslam toplumunun farklı sosyal kesimlerinde felsefenin, niçin farklı şekillerde tezahür etmiş olduğunu ve buna bağlı olarak felsefenin kabul yahut reddinin nedenlerini soruşturmayı gerekli kılmaktadır.Keywords : İslam Felsefesi, İslam Düşüncesi, Zındıklık, Avam Havas, Abbâsîler