- Marife Dini Araştırmalar Dergisi
- Volume:21 Issue:1
- Tekfir, Teşbih ve Tecsim Bağlamında Selefî- Vahhabî Söylemin Çıkmazları
Tekfir, Teşbih ve Tecsim Bağlamında Selefî- Vahhabî Söylemin Çıkmazları
Authors : Mehmed Zahid TIĞLIOĞLU
Pages : 205-229
Doi:10.33420/marife.883987
View : 11 | Download : 4
Publication Date : 2021-06-30
Article Type : Research Paper
Abstract :Muhammed b. Abdilvehhab ö. insert ignore into journalissuearticles values(1206/1792); tarafından tesis edilen Vahhabîlik akımı, devlet desteği ile önce kısa zamanda ilk çıkış yeri olan Necid, Hicaz ve Arabistan’ın diğer bölgelerinde, daha sonra maddî desteklerle tüm İslam âleminde yayılmıştır. Bu akım her ne kadar kendini selefe isnat etse de ilmî tetkikler günümüz Selefî-Vahhabîlerin öncülerinin Hâriciyye ya da diğer adıyla Vehbiyye akımının lideri olan Abdullah b. Vehb ö. insert ignore into journalissuearticles values(38/658);, bir mücessime ve müşebbihe mezhebi olan Kerrâmiye ekolünün kurucusu Muhammed b. Kerrâm ö. insert ignore into journalissuearticles values(255/869); ile daha sonraki dönemde İbn Teymiyye ö. insert ignore into journalissuearticles values(728/1328); ve onun öğrencilerinden olan İbnü’l-Kayyım el-Cevziyye ö. insert ignore into journalissuearticles values(751/1350); olduğunu göstermektedir. İlk nüveleri İbn Teymiyye’de görülen mezhep taassubuna karşı Kur’ân ve sünnete ittibâ daveti, Muhammed b. Abdilvehhab ve Suud Hanedanı’nın müşterek faaliyeti ile devlet politikası haline gelmiş, güdülen bu anlayış çerçevesinde itikadi, fıkhi ve irfani mezhep ve geleneğe topyekûn karşı çıkılmıştır. Bu akım bünyesinde pek çok şiddet yanlısı gruplar zuhur etmiştir. Ka’be imamlarından el-Ğâmidî, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat alimlerini “şirke davet eden, müşrik kabirperestler” olarak nitelemekte, İmam el-Gazzâlî’den ö. insert ignore into journalissuearticles values(505/1111);, İmam es-Suyûtî’ye ö. insert ignore into journalissuearticles values(911/1505); Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesini benimsemiş pek çok alimi isim isim listeleyerek tekfir etmektedir. İnanç prensiplerinde DAİŞ örgütünde yansımasını gördüğümüz Selefî-Vahhabîliğin “atalar dini” olarak yaftaladıkları 14 asırlık geleneği bir kenara bırakarak, Kur’ân ve sünnete ittiba iddiasıyla başlattıkları akım gün geçtikte yeni çıkmazların ve krizlerin kaynağı olmaktadır. Günümüzde Selefî-Vahhabî orijinli gruplara ait yayımlarda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamı tekfir edilmekte, Türkler “kabirlere tapan insert ignore into journalissuearticles values(ubbâdu’l-kubûr);, sâlihlere ibadet eden, Allah’ın tevhidinden şirke dönen, Hz. Peygamberin sünnetini bid‘atlerle değiştiren” kişiler olarak tavsif edilmekte, Türkleri tekfir etmeyenler de kafir ilan edilmektedir. Dolayısıyla Selefî-Vahhabîliğin sadece DAİŞ gibi alt fraksiyonları itibariyle değil usûlu ve itikadı açısından da bu anlayışın gerçek kimliği ile tanıtılmasının bir zaruret olduğu aşikardır. Selefî-Vahhabîlik akımının tartışma konusu olan bir başka sorunu da nasslardaki müteşabih ifadeleri hakikat anlamına haml ederek düştükleri tecsim ve teşbih inancıdır. Tecsim Allah’ı cisimleştirme, kütleleştirme, parçalardan meydana geldiğini iddia etme iken teşbih Allah’ı yarattığı mahlukatına benzetmedir. Burada Selefî-Vahhabîlerin en büyük çıkmazı tecsim ve teşbih içeren görüş ve ifadelerini selef alimlerine nispet etmeleridir. Yapılan tetkikler Ahmed b. Hanbel ö. insert ignore into journalissuearticles values(241/855); ve selef alimlerinde tecsim ve teşbih inancının olmadığını göstermektedir. Hanbelî mezhebi imamlarından İbnu’l-Cevzî ö. insert ignore into journalissuearticles values(656/1201);, nispet edilmeye çalışılan bu tecsim ve teşbih anlayışının Ahmed b. Hanbel ve Hanbelî Mezhebinin usûlünde olmadığını ispat sadedinde “Def’u Şübehi’t-Teşbih bi-Ekuffi’t-Tenzih” isimli eserini kaleme almış ve tecsim ve teşbih inancının Hanbelî mezhebine sonradan nispet edilemeye çalışıldığını müdellel olarak ortaya koymuştur. Selefî-Vahhabîlerde ne dereceye ulaştığının görülmesi için günümüz Selefî-Vahhabî önderleri kabul edilen, Selefî-Vahhabîler için içtihatları çok önem arz eden Abdulaziz İbn Bâz ö. insert ignore into journalissuearticles values(1999);, Nâsıruddin el-Elbânî ö. insert ignore into journalissuearticles values(1999);, Muhammed İbn Useymin’den ö. insert ignore into journalissuearticles values(2001); birtakım misaller verilecektir. Vahhabîlerce müçtehit imam kabul edilen çağdaş Vahhabî liderlerinden İbn Useymin ayet ve hadislerin zahirinden yola çıkarak Allah’ın kendisine has eziyet görme/cefa çekmesinin sabit olduğunu, Allah’ın kendisine has izârı insert ignore into journalissuearticles values(alt tarafa giyilen örtü); ve ridâsı insert ignore into journalissuearticles values(üst örtüsü); olduğunu iddia etmektedir. Suud eski baş müftüsü ve Vahhabîler nezdinde çok muteber olan İbn Bâz aynı şekilde nassların zahirinden hareketle Allah’ın kendine has bir gölgesinin olduğunu ancak bunun keyfiyetinin bilinmediğini iddia etmekte ve bu itikadın Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’e ait olduğunu savunmaktadır. Yöntem olarak bu makalemizde selef ve Selefiyye kavramları arasındaki fark ortaya konulmaya çalışıldı. Kendisini Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’e nispet etmeye çalışan Selefî-Vahhabîliğin özellikle benimsedikleri tekfir, tecsim ve teşbih inancı bağlamında bu nispetinin doğru ve yerinde olup olmadığı tahlil edilmeye çalışıldı. Makalemizde nitel araştırma tekniklerinden karşılaştırmalı ve açıklayıcı metotlar kullanıldı.Keywords : Tefsir, Selefîlik, Tekfir, Tecsim, Teşbih