Refik Halit Karay’ın Öykülerinde Osmanlı ve Türk Oryantalizmi
Authors : Cengiz KOTAN, Pınar CEYLAN
Pages : 565-586
View : 13 | Download : 8
Publication Date : 2020-09-14
Article Type : Research Paper
Abstract :Osmanlı oryantalizmi insert ignore into journalissuearticles values(şarkiyatçılık);, yeni emperyalizm çağı boyunca Batı emperyalizmine ve buna eşlik eden ideolojilere karşı inşa edilmiş Batı-dışı bir formdur. Osmanlı İmparatorluğu, kendisi için bir reform çağı olan 19. yüzyılın son çeyreğinde, çeperindeki Arap topraklarına kendi siyasal iktidarının sembollerini taşırken Batılı oryantalizmin ‘Doğu’ için ürettiğine benzer bir söylemsel iktidar da üretmiş oldu. II. Abdülhamid Dönemi’ne kadar geriye götürülebilecek bu söylem, İkinci Meşrutiyet’in ve Cumhuriyet’in ilk döneminin elitleri tarafından miras alındı. Bu makale, geç 19. yüzyıl Osmanlı oryantalizminin ve erken 20. yüzyıl Türk oryantalizminin Türk edebiyatındaki yansımalarını, Refik Halit Karay’ın 1940 yılında yayınlanan ve Lübnan ve Suriye’de geçirdiği sürgün yıllarının izlerini taşıyan Gurbet Hikayeleri adlı kitabındaki dört öyküsü insert ignore into journalissuearticles values(Yara, Fener, Çıban, Güneş); üzerinden göstermeyi amaçlıyor. Makale, bir yandan Karay’ın öykülerinin tarihsel arka planını teşkil eden II. Abdülhamid Dönemi’nin Arap topraklarındaki imparatorluk politikalarının izlerini araştırırken, bir yandan da öykülerdeki ‘Arap’ ve ‘Arap toprakları’ imgesini incelemekte ve öykülerde resmedildiği şekliyle Türkler ve Araplar arasındaki eşitsiz güç ilişkisine odaklanmaktadır. Öykülerde daima Türklerin subay ya da yaver, Arapların ise bedevi olarak yer aldığı görülmektedir. Böylelikle öyküler daha başından bir güç hiyerarşisiyle kurulmuş olmaktadır. Arap karakterler, modern insanları yadırgatacak şekilde kaba saba ve alışılmadık tavırlar sergileyen, garip görünüşlü, cahil bir stereotip içinde resmedilmektedir. Esas olarak onlar bu öykülerde ‘modern olmayan her şey’i temsil etmektedir. Bu temsil açık biçimde Batı oryantalizminin Doğu’ya bakışından izler taşımaktadır. Karay’ın öykülerinde tıpkı oryantalist literatürde olduğu gibi Arap coğrafyası gizemli, tekinsiz, irrasyonel, kötücül ve cinsel açıdan yozlaşmış olarak resmedilir. Ana karakter bazen bilinmeyen toprakları keşfe çıkmış bir kaşif, bazen kendisini uygar dünyanın uzağında bulmuş bir talihsizdir. Her durumda o, kendisine uygun olmayan bir yerde, eşiti olmayan insanların arasındadır. Karay’ın öykülerindeki ‘Arap’ ve ‘Arap coğrafyası’na ilişkin imgeler, oryantalist bir zihnin olduğu kadar gündelik politikanın da yansımasıdır. O dönemde Suriye’de sürgünde bulunan Karay’ın Birinci Dünya Savaşı’nın ardından üretilen bir ‘ihanet’ söylemiyle damgalanan Araplara dair bakış açısını şekillendiren önemli unsurlardan bir diğerinin 1930’lardaki Hatay Meselesi olduğunu söylemek mümkündür.Keywords : Türk Edebiyatı, Osmanlı Oryantalizmi, , Türk Oryantalizmi, , Modernleşme, Söylemsel İktidar