- Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Araştırmaları Dergisi
- Volume:13 Issue:1
- Anadolu İrfanının Sembol İsmi Yunus Emre`ye Atfedilen Mezar Anıtları ve Makamların Sanat Tarihi Açıs...
Anadolu İrfanının Sembol İsmi Yunus Emre`ye Atfedilen Mezar Anıtları ve Makamların Sanat Tarihi Açısından Değerlendirilmesi
Authors : Ahmet Ali BAYHAN
Pages : 159-186
Doi:10.48146/odusobiad.1185561
View : 8 | Download : 4
Publication Date : 2023-03-23
Article Type : Research Paper
Abstract :Mutasavvıf Türk şairi olarak bilinen Yunus Emre’nin doğum yerine ilişkin farklı rivayetler söz konusu olmakla birlikte özellikle son yıllarda gerçekleştirilen bilimsel araştırma ve incelemelere göre Orta Anadolu’da Sakarya Nehri çevresinde bir yerde doğmuş ve Nallıhan’a yakın Emrem Sultan’daki zaviyede Tapduk Emre Dergâhı’nda yaşamış, Anadolu’nun mayalanmasında rol oynamış irfan sahibi sembol şahsiyet olarak da ünlenmiştir. Yunus Emre’nin ümmi olduğu çoğunlukla ve yaygın olarak kabul edilmekle beraber, eserleri dikkate alınarak yapılan değerlendirmelerde her ne kadar medrese eğitimi görüp görmediği ve icazet alıp almadığı hususu açık değilse de Yunus’un iyi bir tahsil hayatı geçirmiş olabileceği değerlendirilir, iyi derecede Farsça bildiği ve hatta Konya’da eğitim gördüğü yönünde rivayetlere rastlanır. Bununla birlikte Yunus’un sahip olduğu bilgi, ilham-ı rabbani ile elde ettiği ilahi aşk ve güzel ahlaktan ibarettir. O da ancak bir Mürşid-i Kamil’den öğrenilebilir. Dolayısıyla Yunus’un da öğrenimini yetiştiği tekke ve tasavvufi ortam içinde almış olabileceğini düşünmek yerinde olur kanaati daha uygun düşmektedir. Yunus Emre’nin mürşidi Tapduk Emre’dir insert ignore into journalissuearticles values(Silsilesi: Tapduk Emre, Barak Baba ve Sarı Saltuk);, fakat mensup olduğu tarikat ile ilgili kesin bilgiler mevcut değildir; hatta bu konu hakkında çok farklı görüşler ileri sürüldüğü görülür. Bazı araştırmacılar onun bağlı olduğu pirleri Horasan’a bağlarken onun Nakşi, Halveti, Mevlevi, Kalenderi, Bektaşi ve Yeseviyye ya da Kadiri tarikatlarına müntesip bir sufi olduğunu dillendirirler. Yunus Emre’nin doğum ve yaşamına dair bilgilere benzer çetrefilli bir durum vefat tarihi ve defin yeri konusunda da söz konusudur. Farklı rivayetlere karşın M. Fuad Köprülü başta olmak üzere pek çok bilim insanının Yunus’un vefat tarihini 1320 olarak kabul etmesi bugün daha makbul bir görüş olarak benimsenmesine yol açmıştır. Anadolu’nun pek çok yerinde ve Azerbaycan’da Yunus’a ait mezar ve makamlar vardır. Bunlar Yunus Emre’nin seyahat ettiği yerlerdeki sohbetlere katıldığını, çok sevildiğini ve hatırasının yaşatıldığını gösterir. Anadolu’da Yunus Emre’ye atfedilen mezarların mevcut olduğu yerler şöyledir: Eskişehir Sarıköy insert ignore into journalissuearticles values(Günümüzde Yunusemre Köyü olarak bilinir);, Karaman, Kırşehir, Aksaray / Ortaköy, Bursa, Manisa / Kula Emresultan Köyü, Erzurum Dutçu Köyü, Isparta / Keçiborlu, Gönen, İzmir / Tire, Bolu, Balıkesir / Bandırma, Konya / Doğanhisar, Afyon / Sandıklı, Ankara / Nallıhan Emremsultan Köyü, Sivas ve Ordu / Ünye. Bunlara ilaveten Azerbaycan’ın Kâh bölgesinde de bir makam mevcuttur. “Türbe”, “Kümbet”, “Makam”, “Meşhed”, “Buk’a”, “Darih”, “Kubbe”, “Ravza”, “Medfen”, “Merkad” gibi farklı isimlendirmelerle İslam dünyasında karşımıza çıkan bir yapı tipi olarak değerlendirilen mezar yapıları, yönetici ve aile efradı ya da halkın sevip saydığı tanınmış din büyükleri veya devlet adamları adına inşa edilen ve bu kişilerin makam ve mevkii ile sahip olduğu sosyal, dini ve siyasi zümre yanı sıra yapının mimari karakterini yansıtan tanımlamalarla zaman zaman birbirinin yerine kullanılabilen terminoloji ile de oldukça önemli bir mimari grup olarak değerlendirilirken, Türk dünyasında XIV.-XV. yüzyıllarda, ulema ve tasavvuf ehli kişiler için de aynı ihtişam anlayışıyla yapıla geldikleri gözlemlenir. Ulema ve dini bakımdan temsil niteliği kazanmış kişilerin türbeleri; Bugünkü Kazakistan’ın Türkistan şehrinde bulunan Hoca Ahmet Yesevi Türbesi’nde olduğu gibi yeni ilavelerle bir hankâh, ziyaretgâh niteliği de kazanmış ve zamanla hacca gidenlerin yol güzergâhlarındaki bir menzil haline dönüşerek bulundukları yerde bir ‘evliya kültü’nün de doğmasına yol açmışlardır. Orta Asya Müslüman-Türk insanının zamanla bazı mezarlıkları ve türbeleri bir ‘evliya kültü’ yaratarak kutsanmış mekânlara dönüştürmesi ile buradaki türbeler, hükümdarların, kahramanların veya siyasi liderlerin türbelerine göre daha uzun ömürlü olmuş, yüzyılların yıpratıcılığına karşı daha dayanıklı olmuşlardır. Bu anlamda Yunus Emre’ye ait mezar ve türbeler de benzer anlayışın bir ürünü olarak değerlendirilebilecek Türk dünyasının çok değerli mekânları ve yapıları olarak dikkat çekerler ve bu çalışma farklı zaman dilimlerine ait bu yapıların Türk İslam defin gelenek ve görenekleri çerçevesinde yorumlanarak ele alınmasını ve incelenmesini amaçlamıştır.Keywords : Yunus Emre, tasavvuf, tekke kültürü, toplumun mayalanması, türbe